Günümüzde en çok kullanılan ekonomi kavramlarının başında enflasyon geliyor. Özellikle Türkiye’de yazılı ve görsel medyada, vatandaşların kendi aralarında gerçekleştirdikleri sohbetlerde, iş hayatında her gün enflasyondan söz ediliyor. Türkiye’de gündemden hiç düşmeyen yüksek enflasyon, pandemi sonrası yaşanan ekonomik konjonktür gereği artık gelişmiş ülkeler için de ana gündem maddesi olmaya başladı. Artık tanımlanmasına pek fazla gerek olmasa da ‘enflasyon nedir’ sorusunu kısaca yanıtlayalım.

Enflasyon nedir?

En basit ifadeyle enflasyon, bir ülke ekonomisindeki fiyatların artış eğilimi göstermesidir. Enflasyon, ulusal ve uluslararası veri merkezleri tarafından çeşitli ürün ve hizmetlerin yer aldığı sepetteki fiyatlar baz alınarak, iktisadi, matematiksel ve istatiksel yöntemler kullanılarak ölçülüyor. Türkiye’de bu görev Türkiye İstatistik Kurumu tarafından icra ediliyor. Enflasyon konusunda biraz daha detaya inecek olursak; genel tanım itibariyle enflasyon tüketici ve üretici fiyatları üzerinden hesaplanıyor. Tüketici enflasyonu, o ülkedeki bireylerin tüketim malları ve hizmetlerdeki fiyat artışlarını ifade ederken; üretici enflasyonu ise üretim süreçlerinde kullanılan girdilerin fiyatlarındaki artışı tanımlamak için kullanılıyor. Normal şartlar altında üretici enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasında doğrusal bir ilişki vardır. Yani, üretici fiyatları artarsa; üreticilerin maliyetleri artacağı için tüketici fiyatlarının da yükselmesi beklenir. Zaman zaman çeşitli nedenlerle üretici fiyatları ile tüketici fiyatları ters yönlerde de hareket edebiliyor.

Resesyon nedir?

İktisadi literatürde yer alan ve pandemi sebebiyle son yıllarda yaşanma ihtimali bir hayli yüksek olan bir başka kavram ise resesyon. 

Resesyon kelime anlamı olarak bir ülke ya da bölge ekonomisinin büyüyememesi olarak ifade edilebilir. Ekonomik ya da politik krizler, doğal afetler veya ülkelere özel krizler sebebiyle bir ekonominin bir süre küçüldüğü durumlardır. Resesyon için bir ülke ekonomisinin küçülme performansı süreklilik arz etmelidir. Günümüzde kabul görmüş şekliyle, bir ülkenin resesyona girdiğinden bahsedebilmek için o ülke ekonomisinin üst üste iki çeyrek boyunca küçülmesi gerekiyor. Pandemi sürecinde bu durum birçok ülke için gerçekleşmiş olmasına karşın kalıcı olmamıştı. Örneğin ABD ekonomisi, pandemi nedeniyle durma noktasına gelen ekonomik hayatın etkisiyle 2020’nin ilk çeyreğinde yüzde 5; ikinci çeyreğinde yüzde 31,4 daralmış ve teknik olarak resesyona girmişti. Ardından gelen üçüncü çeyrekte ABD ekonomisi yüzde 33,4 büyüyerek resesyondan çıkmıştı. 

Pandemi etkilerini azaltmak için harcanan eforun yarattığı sonuçlar, gelecek yıllarda ülkelerin resesyona girme ihtimalini hâlâ canlı tutuyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde yükselen enflasyon, artan kamu harcamaları resesyon tehdidini destekleyen unsurlar olarak karşımızda duruyor.

Stagflasyon nedir?

Yazımızın girişinde tanımladığımız enflasyon ve resesyonun bir ekonomide aynı anda görüldüğü durumlara ise stagflasyon deniyor. Kelime olarak İngilizce inflation (enflasyon) ve stagnation (durgunluk) kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. 

Stagflasyon, küçülen bir ekonomide yükselen fiyatlar anlamına geliyor. Aynı zamanda genellikle istihdamın da gerilediği stagflasyon süreci, ekonomik açıdan içinden çıkması çok güç bir sarmal olarak ifade edilebilir. Arzın talebi karşılayamamasından dolayı fiyatlar artarken arzı artırmak için gereken istihdam da yaratılamaması oluşan sarmalın ana gerekçelerinden biridir. Fiyatlar yükseldiği için harcamaların, alım gücünün ve toplumsal refahın düştüğü bir dönem olması itibarıyla ekonomilerin ağır hasarlar aldığı bir süreçtir. 

Yoruma Kapalı

tr_TRTurkish